Atatürk kaç yaşında, kaç yaşında vefat etti? Bu yıl 10 Kasım 2021 Atatürk'ün ölümünün kaçıncı yılı?

TAKİP ET

Atatürk'ün ölüm yıl dönümü yaklaşırken vatandaşlar Atatürk'ün vefatının kaçıncı yılı olduğunu araştırmaya başladı. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım tarihinde vefat etmişti. Bu sene 10 Kasım'a gelirken anma törenleri başladı. Peki Atatürk kaç yaşında vefat etti? Bu yıl 10 Kasım 2021 Atatürk'ün ölümünün kaçıncı yılı? İşte detaylar...

Reklam
Reklam

10 Kasım Atatürk’ün ölüm yıl dönümü olduğundan ötürü tüm yurtta anma törenleri başladı. Atatürk’ün sağlığı 1937 senesinde kötüye gitmeye başlamıştı. Bunu takiben de 10 Kasım 1938 tarihinde vefat etti. Ölümünde sonra 21 Kasım 1938 tarihinde geçici olmak üzere Ankara Etnografya Müzesi’ne defnedilmişti. Daha sonra 10 Kasım 1953 tarihinde Anıtkabir’e taşındı. Peki bu yıl Atatürk’ün ölümünün kaçıncı yılı? Atatürk neden öldü? İşte konuya ilişkin detaylar…
Atatürk’ün ölümünün kaçıncı yıl dönümü?
10 Kasım 2021 Atatürk’ün ölümünün 83. yılıdır. Tüm hayatını Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına ve egemenliğine adayan, askeri ve siyasi duruşuyla hem Türk tarihine hem de dünya tarihine adını yazdıran bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu sene 10 Kasım günü ölümünün 83. yıl dönümünde anılacak.
Atatürk’ün hayatı
1881 yılında Selanik’te dünyaya gelen Mustafa Kemal, Zübeyde Hanım’ın isteği üzerine ilköğretim eğitimini Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlamıştır. Ardından ise babası Ali Rıza Efendi’nin isteği üzerine de Şemsi Efendi mektebine geçmiş ve ilkokulu burada bitirmiştir.
Ortaokul zamanında Selanik Mülkiye Rüştiyesi’ne başlamış lakin kendi isteği ile buradan ayrılarak Selanik Askeri Rüştiyesi’ne geçmiştir. Burada kendisinden matematik dersi aldığı Mustafa Efendi, Atatürk’ü düğer Mustafa isimlilerden ayırt edebilmek için ona ikinci bir isim olarak “Kemal” ismini vermiştir.
Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisi’nden ikinci olarak mezun olmuştur. Askeri eğitiminin yanı sıra yabancı dil eğitimleri alarak Fransızca öğrenmiştir.
1899 senesinde Harp Okulu’na girmiş ve buradan 1902 senesinde teğmen rütbesiyle mezun olmuştur. Ardından Harp Akademisi’ne girmiş buradan da 1905 senesinde kurmay yüzbaşı rütbesi ile mezun olmuştur.
İlk görevinde Şam’da!
Mustafa Kemal, 1905 senesinde Şam’da 5. Ordu emrine atandı. Suriye bölgesinde verdiği üstün hizmetler sonucunda Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı aldı. 1907 senesinde Makedonya/Manastır’da olan 3. Ordu Karargahına atandı. 3. Ordu Karargahı'nın Selanik'teki kurmay şubesinde görevlendirildi.
Mustafa Kemal, 1909 senesinde İstanbul’da 31 Mart İsyanı çıkması üzerine isyanı bastıran Hareket Ordusu’nda görev aldı. Ardından 1910 senesinde Arnavutluk’ta çıkan isyanı bastırmak için de harekatta görev aldı.
1911 senesinde İtalyanlar Osmanlı’ya savaş açınca Trablusgarp’ta asker çıkarması yapıldı ve Mustafa Kemal’de Tobruk’a gönderildi. Mustafa Kemal’in emrinde olan kuvvetler, Tobruk ve Derne’de düşman askerlerine büyük zarar verdi. Tobruk ve Derne'de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı'na katılan Atatürk, Edirne'yi Bulgaristan'dan geri alan kolorduda görev yaptı.
"Vatanın müdafaasından daha mühim ve yüce vazife olamaz"
Mustafa Kemal, 1913 senesinde Sofya’da ataşeliğe atandı. Ataşe olarak görev yaparken Birinci Dünya Savaşı başladı ve Başkomutanlık Vekaleti’ne müracaat ederek cephede görev yapmak istediğini bildirdi.
Mustafa Kemal’e "Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliği'ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz."  denmesinin üzerine Enver Paşa’ya şu yanıtı mektupla yolladı:
"Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya'da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz."
Bu mektupların ardından Mustafa Kemal, 1915 senesinde Esat Paşa önderliğindeki 3. Kolordu’ya bağlı olan Tekirdağ’daki 19. Tümen Komutanlığına göreve gönderildi.
Burada yaşanan İngiliz ve Fransız harp gemilerinin, Çanakkale Boğazı'nın giriş tabyalarını topa tutması ve karaya asker çıkarma girişiminde bulunması olayının üzerine 19. Tümen Komutanlığının Maydos'a (Eceabat) nakli ve Atatürk'ün 19. Tümen Komutanlığı olarak görevini sürdürmesine karar verildi.
Mustafa Kemal’in önderliğindeki 19. Tümen kuvvetleri Gelibolu Yarımadası’nda ve Conkbayırı’nda düşmanları püskürttü.
Conkbayırı’ndaki taaruzda Mustafa Kemal’in göğsüne şarapnel parçası isabet etti ve göğsünün cebindeki saat sayesinde ölümden kurtuldu.
Anafartalar Grubu Komutanlığı'na atanan Atatürk'ün komutasındaki kuvvetlerin taaruzuyla düşman ele geçirdiği tepelerden kıyı bölgelerine itildi. Arıburnu ve Anafartalar bölgelerinde kahramanca savaşan Atatürk büyük başarı kazandı ve albaylığa terfi etti.
Atatürk'e, Arıburnu ve Anafartalar'daki üstün başarıları nedeniyle Muharebe Altın Liyakat Madalyaları verildi.
Doğu Cephesi
Mustafa Kemal, 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Cephesi’ne atandı. 1916 senesinde Rus saldırılarını durdurdu ve Bitlis ve Muş’u düşmandan alarak generalliğe yükseltildi.
1917 senesinde Osmanlı Veliahtı Vahdettin ile beraber Almanya’ya gitti. Burada Alman Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemeler yaptı.
Suriye cephesinde 1918'de 7. Ordu'ya komutan olarak atanan Atatürk, İngilizlere karşı başarıyla mücadele etti.
Bağımsızlık mücadelesi
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından imzalanan Mondros Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a geri döndü. Ardından ülkeyi düşmanların işgalinden kurtarmak amacı ile gizli bir müfettiş göreviyle İstanbul’dan ayrıldı.
Deniz yoluyla 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Atatürk, 22 Haziran 1919'da Amasya Genelgesi'ni yayımladı ve Türk milletine, "vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas'ta bir kongre toplanacağını" bildirdi.
Daha sonra vatanının bağımsızlığı için mücadele etme görevi için serbest çalışmasına engel olunması üzerine Osmanlı Hükümeti’nin verdiği görevden ve askerlikten istifa etti.
Ardından 23 Temmuz 1919 tarihinde Erzurum’da, 4 Eylül 1919 tarihinde de Sivas’ta kongre başkanlıklarını yaptı. Yaptığı bu kongrelerde "Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği" kararlarını açıkladı.
Bu olaylardan sonra 23 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal’in çabaları sonucunda TBMM Ankara’da göreve başladı. Atatürk, meclisin ve hükümetin başkanı seçildi. Bu sayede Türk bağımsızlık mücadelesinin askeri, siyasi ve sosyal lideri oldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan 17 gün sonra yani 6 Nisan 1920 tarihinde Mustafa Kemal’in emri ile Anadolu Ajansı kuruldu. Bu ajansın kurulma amacı Türkiye’nin sesini duyurmaktı. Bu ajans, TBMM’nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu.
Bu olayların ardından TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşması imzalandı.
Atatürk, Unıted Telegraph gazetesin muhabirine verdiği demeçte Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarının altını çizerek "Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir." ifadelerini kullandı.
Bundan sonra antlaşmanın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu.
Yunan ordusu bozguna uğratıldı!
Yunan kuvvetleri, İtilaf Devletleri’nin yardımı ile İzmir’i işgal ederek ilerlemeleri 1921 senesinde Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu.
Ardından Yunan ordusu 23 Ağustos 1921 senesinde tekrar taarruza geçince 22 gün sürecek olan Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, burada askerlere şunları söyledi:
"Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz."
Yunan ordusu burada yenilgiye uğratıldı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğindeki Türk ordusu savaşı kazandı. Bu başarıdan sonra Mustafa Kemal’e TBMM tarafından "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" unvanı verildi.
Sakarya Zaferi'nin ardından 13 Ekim 1921'de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921'de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı.
Büyük Taarruz
Atatürk önderliğindeki Türk ordusu, ülkeyi düşmanlardan temizlemek için 26 Ağustos 1922 tarihinde saldırıya geçerek Büyük Taarruz’u başlattı.
Mustafa Kemal, Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde yönettiği Türk ordusu ile 30 Ağustos 1922 tarihinde Yunan ordusunun büyük bir kısmını yok etti. Ardından Türk ordusu 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e girdi.
Anadolu'yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.
"Lozan Antlaşması, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder"
24 Temmuz 1923 tarihinde ngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya ile İsmet İnönü başkanlığında Türkiye arasında Lozan Antlaşması imzalandı.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk bu antlaşmaya ilişkin şunları söyledi:
"Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır." 
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Atatürk!
Kurtuluş Savaşı bittikten sonra 29 Ekim 1923 tarihinde TBMM tarafından Cumhuriyet ilan edildi. Ülkenin ilk cumhurbaşkanı olarak Mustafa Kemal Atatürk seçildi. Ölümüne kadar ise 4 kere art arda Cumhurbaşkanı seçildi.
14 Haziran 1926 tarihinde İzmir’de Atatürk’e suikast girişimi yapılacakken engellendi. Suikastin başı tutuklandı.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk suikasta ilişkin Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte şunları dile getirdi:
 "Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
Daha sonra 24 Kasım 1934 senesinde 2587 sayılı kanun kapsamında Gazi Mustafa Kemal’e Atatürk soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması da yasaklandı.
Atatürk, yaşarken Hatay’ı vatana katmak için çabalar sarf etti. Bu çabası ölümünden sonraki yıl yani 1939 senesinde gerçekleşti.
Siroz teşhisi konuldu!
Atatürk, 1938 senesinin ilk aylarında iştahsızlık ve halsizlikten şikayetçiydi. Vücudunda kaşıntılar oluşmaya başlamıştı. Kaşıntılar sonucu oluşan kanamalar zor durduruluyordu. Kaşıntıların karıncalardan dolayı olduğu düşünülerek Çankaya Köşkü ilaçlandı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal'e gönderildi. Termal Otel'de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk'ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk'e siroz teşhisi koydu. Bir süre ısrar üzerine tedaviye devam eden Atatürk, 1 Şubat 1938 tarihinde tedaviyi bıraktı ve Bursa’ya geçti.
Fransa’dan doktor getirildi!
Atatürk’ün sağlık durumu gün geçtikçe ciddi bir hal almaya başlayınca dönemin Başbakanı Celal Bayar, Avrupa’dan iki hekim getirtmeyi önerdi. Atatürk o zamanlar Hatay sorununun çözülmesi için dışarıdan hastalığının duyulmamasını istiyordu. O yüzden bu teklifi reddederek Türk doktorların muayene yapmasına razı oldu. 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü'nde Atatürk'e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini tekrarladı. Bu yüzden Atatürk’ün kesin kez alkol almaması gerektiği ve yoğun çalışma temposunu da azaltması gerektiği söylendi. Atatürk bu önerileri kabul etti Daha sonra Celal Bayar’ın tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Noel Fiessinger Ankara'ya davet edildi. Kontrolden sonra Türk doktorlarının koyduğu teşhis yinelendi. lk teşhisten sonra Fissinger Atatürk'e "Efendim, büyük savaşlar kazanmış olabilirsiniz ancak bu olayda vaka sizsiniz ve ben de sizin komutanınızım, lütfen bu hususu unutmayınız" telkininde bulunmuştu. Fransız doktorun sözleri, tavsiyeleri ve tavırlarından memnun kalan Atatürk doktorun tavsiyelerini ciddi şekilde uyguladı.
Son defa Ankaralıların karşısına çıktı!
Atatürk’ün hastalığı ve Avrupa’dan doktor getirtilmesi dünyada büyük yankı uyandırdı. Atatürk’ün ölmek üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı merak konusu oldu. Bunların üzerine Atatürk sağlıklı olduğunu herkese göstermek için 19 Mayıs 1938 tarihinde Ankara Stadyumu’nda halkın karşısına çıktı. Bu buluşma son kez oldu.  Kutlamalar çok parlak geçti, o günün anısına Ankara Stadyumu'nun adı 19 Mayıs Stadyumu olarak değiştirildi.
Atatürk tüm tedavilere rağmen 10 Kasım 1938 tarihinde, 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı'nda saat dokuzu beş geçe hayatını kaybetti. 83 yıl önce gözlerini sonsuzluğa yumdu.
Atatürk’ün Naaşı 10 Kasım 1953 tarihinde Anıtkabir’e taşındı!
Atatürk'ün Türk bayrağına sarılı olan tabutu, Dolmabahçe Sarayı büyük tören salonunda bir katafalk üzerine konumlandırılarak 3 gün boyunca milletin ziyaretine açıldı.
Cenazesi ise 20 Kasım 1938 tarihinde Ankara'ya getirildi ve 21 Kasım 1938 tarihinde ise büyük törenle Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine yerleştirildi. Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderdi. Törende, Çanakkale'de ve diğer muharebelerde Atatürk'e karşı savaşmış yabancı generaller de yer aldı.
Atatürk'ün naaşı, ölümünün 15'inci yılı olan 10 Kasım 1953'te kendisi için özel yapılan Anıtkabir'e taşındı.
 

atatürk 10kasım