Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan sert sözler 'Yağı stoklayıp utanmadan fiyatları yükseltiyorlar'

TAKİP ET

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Bunlar stokçu, bunlar ayçiçeği yağını, zeytinyağını depoluyorlar ve utanmadan sıkılmadan rakamları yükseltiyorlar ve raflarda 'ayçiçeği yağı yok' diyerek böyle bir kampanya yürütüyorlar. Burada bir olacağız, beraber olacağız, bu ahlaktan yoksun olanlara gereken dersi vereceğiz' diyerek stokçuları eleştirdi.

Reklam
Reklam

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kadın muhtarlar ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, stokçulardan, doktorlara ve kadına yönelik şiddete kadar pek çok konuda önemli açıklamalarda bulundu.Özellikle stokçuluk yapan kişileri sert bir dille eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan Ayçiçek yağının bitmesi gibi bir durumun olmadığını aktardı.
“Kadın hakları konusunda kadınlardan yana biz tarafız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan 8 Mart Kanunlar günü olması vesilesiyle yapmış olduğu konuşmasının büyük bölümünde kadınlara ilişkin yapılan çalışmalara ayıran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü buluşmamızın ilave bir önemi ve anlamı daha var. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Sizlerin nezdinde ülkemizdeki tüm hanımefendilerin dünya Kadın Günü'nü tebrik ediyor, her birine selamlarımı, saygılarımı gönderiyorum” diye konuştu.
Neşet Ertaş'ın “kadın insan, erkek insanoğlu” sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fıtrat icabı kadın yoksa erkek, erkek yoksa kadın anlamsızdır, hükümsüzdür. Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de bize her şeyin eşli, yani erkekli, dişili yaratıldığını haber veriyor. Birbirini böylesine tamamlayan iki varlıktan birinin sırf cinsiyeti sebebiyle eksik görülmesini, ötekileştirilmesini, ayrımcılığa uğramasını, hele hele şiddete maruz bırakılmasını asla kabullenemeyiz. Kadınlara hak ettiği değeri vermek hem inancımızın hem kültürümüzün hem medeniyetimizin hem de anayasa ve yasalarımızın bize emridir. Hakikat bu iken maalesef yakın tarihimizde buna ters düşen nice uygulamaya, hadiseye hep birlikte şahit olduk. Bizim siyaset hayatımızdaki en önemli mücadele alanlarımızdan biri de kadınlarımızı haklarına kavuşturmak olmuştur. Anayasamız ‘kimse eğitim ve öğretim hakkından bırakılamaz' demesine rağmen yıllarca haksız yere eğitim hakkını kullanmaktan yoksun bırakılan kadınlarımıza eğitim hakkını biz verdik. Anayasamızda ‘her vatandaş seçilme hakkına sahiptir', milletvekili seçilme engelleri arasında başörtülü bir şart bulunmasına rağmen kadınların hukuksuz bir şekilde gasp edilen seçilme hakkını kullanmasını biz sağladık. Bu sayede 2002 yılında yükseköğretimde net okullaşma oranı yüzde 14,6'dan yüzde 43,4'e yükselirken bu oran kız öğrencilerimiz arasında yüzde 48,5 ile rekor seviyeye çıkmıştır. Anayasamız açıkça, ‘çalışma herkesin hakkı ve ödevidir, her Türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir, hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez' demesine rağmen haksız bir şekilde kamuda çalışma haklarından yoksun bırakılan kadınlara bu hakkı biz verdik. Eğitim ve çalışma hayatı başta olmak üzere her alanda ülkemizin beşeri sermayesinin zenginleşmesinin önündeki tüm engelleri biz kaldırdık. Kadınlarımız arasında başörtülü ve başı açık ayrımını biz sona erdirdik. Türkiye'yi yasakların ülkesi olmaktan çıkartıp her alanda fırsat eşitliğinin, adaletin hakim olduğu bir yer haline biz dönüştürdük. Kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapılmasını anayasa kuralı haline biz getirdik. Kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliği gidermeyi devlete görev olarak biz verdik. Kadın hakları konusunda kadınlardan yana biz tarafız. Kadına yönelik şiddet konusunda yine kadınlardan yana tarafız. Aile içi şiddeti şikayete tabi olmaktan çıkardık, resen takip edilen suçlar arasına aldık” şeklinde konuştu.

“Meğerse 3 aydan sonra serbest bırakmışlar adamı”
Öte yandan Tokat'ta gerçekleşen bir boşanma davasında eşi Özlem Ağ'ı sıkıştırarak 23 yerinden bıçaklayan Samet Ağ adlı şahsın serbest bırakılması ile ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu olayı gerçekleştiren şahsın serbest bırakıldığı bunu duydukları anda hemen durumu kişinin  3 ay hapiste kalıp daha sonra bırakıldığını ancak daha sonra tekrar tutuklandığını anlatarak bu olay hakkında bilgiler verdi.
Kadınlarla ilgili atılan adımları anlatan Erdoğan, kadınlara karşı şiddetle mücadelede yeni adımlar attıklarını belirterek, “TCK'da düzenlenmen taktiri indirim nedenlerini belli konulara münhasır kılıyor ve maddenin uygulama alanını daraltıyoruz. Bu kapsamda failin pişmanlık içermeyen davranışları taktiri indirim nedeni olarak kabul edilmeyecektir. Failin sadece indirim almaya yönelik duruşmadaki tutum ve davranışları, şu komikliğe bak, kılık kıyafeti, kravat takması, boyun bükmesi taktiri indirim sebebi olarak dikkate alınmayacaktır. Kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele edilmesi amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve eziyet suçlarının kadına karşı işlenmesini nitelikli hal kapsamına alarak cezaları artırıyoruz. Israrlı takip fiilleri müstakil suç olarak düzenlenecek, ısrarlı şekilde fiziken takip etmek, haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak fiilleri de artık suç sayılacaktır. Ayrıca bu tür suçların ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi, mağdurun okulunu, işyerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması, hakkında uzaklaştırma kararı verilen fail tarafından işlenmesi durumunda ısrarlı takip suçunun cezası yükselmektedir. Eşe veya boşanılan eşe karşı işlenen kasten yaralama suçları, tutuklama nedeni olarak katalog suçlar arasına alınacaktır. Vekili bulunmayan şiddet mağduru kadınlara talepleri halinde ücretsiz olarak avukat görevlendirilmesi sağlanacaktır. Meclis'in çalışması ve takdiri ile hayata geçecek bu düzenlemelerin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum” açıklamasında bulundu.
 “Muhalefet; ülkemizi darda, zorda göstermek adına böyle bir kampanyayı yürütüyor”
Gündemde olan yağ konusuna ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Şimdi ben muhtar kardeşlerimden bir şeyi özellikle rica ediyorum; son günlerde bir yağ meselesi çıkarttılar. Bizim ayçiçeği, zeytinyağı, böyle bir sorunumuz yok. Bunu muhalefet; ülkemizi darda, zorda göstermek adına böyle bir kampanyayı yürütüyor. Şimdi ben muhtarlarımdan şunu istiyorum, mahallenizdeki, köyünüzdeki marketlerde, bakkallarda gerçekten ayçiçeği yağı var mı, yok mu? Ama ben istiyorum ki, gerekirse sizler İçişleri Bakanlığımız adına bunların depolarını bile takip edip bize ihbar edeceksiniz, bu stokçulara biz gereğini yapacağız. Buralarda birinci derecede sorumlu validir. Sizler valilerin o mahallelerdeki eli, ayağısınız. Sizler İçişleri Bakanımın, Cumhurbaşkanının elisiniz, ayağısınız. Bu devlete provoke etmeye çalışanlara gereken dersi vermek bizim boynumuzun borcudur. Bunlar stokçu, bunlar ayçiçeği yağını, zeytinyağını depoluyorlar ve utanmadan sıkılmadan rakamları yükseltiyorlar ve raflarda ‘ayçiçeği yağı yok' diyerek böyle bir kampanya yürütüyorlar. Burada bir olacağız, beraber olacağız, bu ahlaktan yoksun olanlara gereken dersi vereceğiz. Dün İçişleri Bakanımla bunu konuştum, valileri seferber edeceğiz. Nerede bu tür bir ahlaksızlık varsa, stokçu varsa bunlara gereğini yapacağız. Çünkü bizim böyle bir sıkıntımız yok. Bu stokçuluğu yapanlar bunun hesabını verecek. Türkiye'yi diğer yol ve yöntemlerle dize getiremeyeceklerini görenlerin konjonktürel gelişmeleri bahane ederek bu gücümüze saldırmaları tesadüf değil, bilinçli bir eylemdir. Küresel sağlık, ekonomi ve güvenlik krizlerinin yol açtığı bir takım sorunları sadece ülkemize mahsus gibi göstermek suretiyle milletimizi karamsarlığa sürüklemek, insanlarımızı tahrik edenlere fırsat vermeyeceğiz” dedi.
“Varsın gidiyorlarsa gitsinler”
Doktorların ücretlerine de değinen Cumhurbaşkanı verilen ücretlerin az olduğunu belirterek devlet hastanelerini bırakıp özel hastanelerde çalışmaya başlamalarına ilişkin farklı konulara değinirken  “Son zamanlarda bir şey daha çıktı, hastanelerde şöyle oluyor, böyle oluyor. Bakın, hatalarımız olabilir. Kardeşlerim, bu devasa şehir hastanelerini yapanlar kim? Devasa eğitim araştırma hastanelerini yapanlar kim? Şuanda hastanesi olmayan ilimiz, ilçemiz var mı? ‘Doktorlar az para aldıkları için ayrılıyorlar.' Samimi konuşuyorum, dost acı söyler ama gerçeği söyler, bu hastaneleri inşa eden biziz, bu doktorları okutan, yetiştiren bu devlet değil mi? Bu devlet sizi okuttu, yetiştirdi, en çok maliyeti yüksek olan da sağlıktır. Az para veriyormuşuz, sordum en az alan 8-9 bin, en yüksek alan 25 bin civarında alıyordur. Buna rağmen özel sektör çok daha büyük paralar verdiği için oralara kaçıp gidiyorlarmış. Açık konuşuyorum, açık konuşmayı severim, varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz. Bunlarla beraber bu yola devam ederiz. Daha da ileri gidiyorum, yurt dışından ülkemize dönmek isteyenleri süratle buraya davet eder ve onları da ülkemizde istihdam ederiz. Buralar boş kalmaz merak etmeyin. Şuanda asistan doktorlarımızla bu yola devam ederiz. Çünkü buralar boş kalmayacak. Ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Doktorluk gibi aziz bir mesleği sadece paraya bina etmek, paraya onu dayamak herhalde pek de insani değildir. Türkiye vesayetten geri kalmışlığa, terörden darbe teşebbüslerine kadar nice badirelerin üstesinden nasıl geldiyse bugünkü sorunlarını çözecek potansiyele, imkana, kabiliyete sahiptir” diye konuştu.
 

Stokcular açıklama